Türkiye tektonik ve volkanik özellikleri nedeniyle dünya jeotermal kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Ege bölgesinin tektonik çöküntü alanları, Kuzey Anadolu deprem kuşağı ve diğer volkanik yörelerimiz jeotermal kaynaklar ve akışkanlar bakımından başlıca potansiyel alanları teşkil etmektedir (Ülker, 1994). Türkiye'de bilinen jeotermal alanların %95'i ısıtmaya ve kaplıca kullanımına, diğeri de elektrik üretimine uygundur. |
Türkiye’nin jeotermal kaynaklarının genellikle
düşük ve orta entalpili olmaları nedeniyle, başlıca değerlendirme alanları şu şekilde sıralanabilir:
(Yıldırım, 2005)
Isıtma (konut, şehir, termal tesis, sera vb.)
Termal turizm
Elektrik Üretimi
Kimyasal Madde Üretimi
Türkiye’de jeotermal sular ile ilgili ilk araştırmalar 1962 yılında MTA tarafından
başlatılmıştır. O zamandan beri elde edilen istatistiklere göre, ülkemizin jeotermal elektrik güç
potansiyeli yaklaşık olarak 4500 MWe iken jeotermal ısıtma potansiyeli ise 31500 MWt’dır (Hepbaşlı ve Çanakçı, 2003; Dağdaş, 2004). Türkiye’de jeotermal enerjiden yararlanma konusundaki en önemli faaliyetler doğrudan kullanım uygulamalarıdır. Halen jeotermal enerjiden yararlanarak 61000 konut eşdeğeri ısıtma yapılmaktadır (Mertoğlu vd. 2003, Dağdaş 2004).
Mühendislik tasarımı açısından 300000 konut eşdeğeri ısıtma projesi tamamlanmıştır (Hepbaşlı ve Çanakçı, 2003; Dağdaş, 2004). Konut ısıtmasında ve toplam 565000 m2 lik sera ısıtmasında yararlanılan temel kapasite 665 MWt’dır.
Jeotermal akışkan, 195 adet kaplıcada sağlık amaçlı kullanılmaktadır. Buralardaki kullanım
kapasitesi 327 MWt’dır (Mertoğlu vd. 2003, Dağdaş 2004). Türkiye, 1995 yılında, jeotermal ısı ve
kaplıca uygulamalarında dünyada 11. sırada iken 2000 yılında 5. sıraya yükselmiştir (Taflan, 2003).
Bu durumda, doğrudan kullanım uygulamalarındaki temel kapasite 992 MWt olmaktadır (Mertoğlu
vd., 2003; Dağdaş, 2004). Ülke genelinde tahmini jeotermal kapasitenin 31500 MWt olduğu göz
önüne alınırsa, mevcut potansiyelin ancak %3.2 sinden faydalanıldığı söylenebilir (Dağdaş, 2004).
Yorumlar
Yorum Gönder